13 Haziran 2013 Perşembe

ERİL KUŞLARIN BABBALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN!


Yuvayı dişi kuş yapar derler ya, açık yüreklilikle söylüyorum ki bu, bizim ailemiz için geçerli değil, ben yapsam yapsam, kırk yılda bir, kabarmış çikolata parçacıklı kek yaparım o kadar. Gayet klişe bir şekilde, bizim evimizin reisi, direği, her neyse tüm karar mercii BABAMIZDIR, ben olsam olsam, Can Rüzgar'ın koridorda arkamdan seslendiği "hey sessi baby, Oppa Gangnam Mommy" olurum o kadar. 
Bizim yuvamızı eril kuş yapar: her ay aile bütçemizi planlar ve ona sadık kalmamız için çaba gösterir. Bu görev bana kalsaydı şayet, bütün aylık kazancımızı, göz kırpmadan designer bir ayakkabı veya çantaya yatırır, sonra bu harcamanın bütçemizde bir eksi değil, aksine evladiyelik bir harcama olduğunu savunurdum hararetle. Tıpkı Londra'da zavallı Pep toplantıdayken, benim Covent Garden'daki Kurt Geiger mağazasını yağmalayıp, yüzde 70 indirimden dört stiletto satın aldıktan sonra, Pep'e gözlerimin içi gülerek:
"Kocacığım sakın ha, bunu bir har vurup harman savurma olarak görmeyesin, bu dört bebeğin modası hiç geçmeyecek, dolayısıyla bir ömürlük bir yatırım bunlar" deyişim gibi.
Sonra bir de uğruna yaşadığım ve daha biri bitmeden diğerini planladığım tatillerin organizasyonu var ki, bu konuda hiçkimse bizim babamızın eline su dökemez. Ben yaralı bereli bir kuş olarak, bilmediğim bir şehirde tek başıma kalsam, Inditex grubu mağazalar dışında hiçbir şey bulamam! 
Ama kocacım sağolsun, öyle güzel harita okur ki, benim deyimimle bütün turistik noktalar "tesadüfen" karşımıza çıkar:
"Aaa şu tesadüfe bak, Hyde Park önümüze çıkıverdi"
"Sen öyle zannet bebeğim" der Pep bana elindeki haritayı işaret ederek.
Hal böyle olunca, Şuliş'imle bir voltran oluşturup, hem Babalar Günü, hem de ertesi gün, yani 17 Haziran'daki 7.Yıldönümümüz müsabetiyle, eril kuşumuzu hediyelere boğmaya karar verdik. Buyrun, Mudo City ve Billabong'la donattığımız hediye yatağı:
Babalar gününe dönersek, önde gelen pazarlama iletişimi şirketlerinden Synovate Türkiye'nin gerçekleştirdiği araştırmaya göre, Türk halkının yüzde 49'u babalar gününün kutsal olduğunu ve kutlanması gerektiğini belirtirken, anneler gününün kutlanması gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 71 çıkmış. Yine, yüzde 49'luk bir kesim babalar gününde çocuklarının kendilerine hediye aldığını ifade ederken, çocuklarından hediye alan annelerin oranı yüzde 85(www.radikal.com.tr/ekonomi/babalar-gununde-anneler-gunu-duyarliligimiz-yok).
Kısacası, Türk toplumu, annelere ve anneler gününe daha fazla önem veriyor ve kutlamaya gelince sevgili babalarımız ikinci plana atılıyor. 
Anneliğin içgüdüsel, babalığın ise öğrenilen bir nosyon olduğunu düşünüce, araştırma sonuçlarına katılmamak elde değil.
Olaya başka bir açıdan bakarsak, öğrenilen bir mesleği zevk alarak icra etmek ve yeri geldiğinde kendini parçalamak da annelik kadar kutsal değil mi?
Belki de tam da bu yüzden, bebeklerin ilk söylediği kelime "BABBA" olamaz mı? Her ne kadar bu bebeleri emziren, mama yediren, bezlerini değiştiren, geceler boyunca uykusuz kalıp onları pışpışlayan anneler olsa da, inatla baba baba diye koşuşturur bu nankör cüceler:) Kutsal anne kelimesi, maalesef babadan aylar sonra gelecektir! 
Kanınız ve CANınızın dil öğrenmeye, "baba"layarak başlaması sizce de en kıymetli hediye değil mi babalara?
Dünyanın en iyi eril kuşu babamızın, dedemizin ve çocuklarına AŞKla bağlı tüm Babbalar'ın günü kutlu olsun...

Hiç yorum yok: