14 Haziran 2013 Cuma

NERDE O ESKİ BİRLİKTELİKLER...ZAMANE GENÇLİĞİ ÇOK FENA ÇOK...



Belki sadece evlilikte değil, her türden birliktelikte ve genelde toplumsal örgütlenişte de mutluluğun yolu, "farklı fikirlere, farklı kimliklere saygı"dan geçiyordur. 
Ne güzel söylemiş Can Dündar!
Bugün Pep'le YEDİNCİ YILDÖNÜMÜMÜZ olması münasebetiyle, konumuz, zamane evlilikleri. Hoş yedi yıl, annem ve babamın hep gıpta ettiğim 40 seneyi aşkın evliliklerinin    
yanında devede kulak, ancak alyansın pranga olarak kabul edildiği zamane evlilikleriyle kıyaslanınca, bir yastıkta kocatmak için fena bir başlangıç sayılmaz. 
Çünkü evlendik mutluyuz yazılan araba tamponlarının modası geçti. Yeni moda arabalar, nikah salonunda değil, mahkeme salonunda bekliyor ve tamponunda boşandık mutluyuz yazıyor. Evlenenden çok boşananımız var artık (Dündar 2012: 188).


Sebep? Dizilerdeki gibi tanışır, reklamlardaki gibi konuşur, filmlerdeki gibi sevişir olduk. Aşk piyasaya düştü! (Dündar 2012: 186). Oysa ki gerçek hayat bir pembe dizi değil, romantik komedi desen hiç değil. Ortada şiddetli geçimsizlik, kayınvalidesiyle yıldızı barışamama, sabırsızlık, tatminsizlik gibi ciddi problemler var. 
Anne ve babalarımızın imrenilen birlikteliğinin temelini oluşturan fedakarlık ise kanatlanıp uçmuş, yerinde yeller esiyor. Bütün boşanmış veya boşanacak arkadaşlarımın hep bir ağızdan aynı şeyi haykırıyor: KATLANAMIYORUM ARTIK!
Neye güzelim diye soruyorum büyük bir merak içerisinde, çünkü ben de evliyim, boşanmalarına ne sebep olduysa ona karşı gardımı alacağım.
"Ayrı dünyaların insanıyız tatlım, o et yiyor bense vejeteryanım"
"Ben şimdi bebek istiyorum, o birkaç sene sonra..."
"Ben pop dinliyorum, o caz vesaire..."
Bak sen! 
Haydi beni geçelim ama hakim ne diyor bu şiddetli geçimsizlik sebeplerini duyunca? Bıyık altından gülmüyor mu?


Çiftlerin Guiness rekorlar kitabına girebilecek beklentileriye, gerçek hayatın acımasızca pişirip önlerine koydukları örtüşmeyince, evlilikte deprem yaşanmaması içten bile değil. 


Bana hep soruyorlar Peple aşk yüklü birlikteliğinizin sırrı ne diye. Aklıma ilk gelen tatil oluyor, onsuz tatili hayal bile edemem. 
Tatil = pep&güneş=eğlece=mutluluktur benim için.
Mutluluğun resmini çizemem ama yukarıdaki formülü verebilirim meraklısına.


Peki yurtdışI seyahatlerimizde, tüm çiftlerin yaptığı gibi, "ne de olsa kimse anlamıyor bizi" bahanesiyle, bağıra çağıra kavga etmiyor muyuz kıvıl kıvıl caddelerde? Elbette. 
Pep müze sever, ben alışveriş.
O az ve öz resim çeker, ben binlerce.
O olabildiğinde kompakt seyahat eder, ben içi rengarenk stilettolarla dolu devasa valizlerle.
O deniz ürünlerine bayılır, ben elimi dahi süremem çünkü alerjim var.
Bu uyuşmazlıklar listesi uzar gider, en iyisi bardağın dolu tarafını görmek.
İkimiz de ilk iş, ziyaret ettiğimiz şehre tutkuyla bağlanıp, hiperaktif genlerimiz sağolsun, uyuşmazlıkları bir potada erittikten sonra, elele şehrin altını üstüne getiririz.
Şahane mimarisini olduğu kadar varoş semtlerini, havasını suyunu, pizzasını, dondurmasını paylaşırız. 
 O POTANIN ADI AŞK. 


Unutmadan, kutlama için klasik bir romantik restoran yerine, CAN'avarımızı pamuk anneannesine ve kendimizi Aspendos'un antik koynuna atıp, aşkı uğruna diri diri gömülmeyi göze alan Aida'yı izlemeye gittik. 
Aida gibi gözü kara ve fedakar tüm aşıklara,
Güneş 

1 yorum:

Unknown dedi ki...

nice güzel senelere :) AŞKla mutlulukla sevgiyle saygıyla ve oğluşunuzla ;)