Kitabıma aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:
28 Ağustos 2013 Çarşamba
7 Ağustos 2013 Çarşamba
ŞEKER TADINDA BAYRAM CİCİLERİ
Bayrama saatler kala, ailecek bayram cicilerimizi hazırlama telaşı içerisindeyiz, tıpkı eski günlerdeki gibi. Bu konuda şampiyon evimizin küçük kralı Can Rüzgar. Hazır mağazalar %70 indirim tabelalarını asmışken, oğluşumla alışveriş merkezlerini turladık ve bakın neler aldık…
Devamı için tıklayınız...
30 Temmuz 2013 Salı
İKİ YAŞINDAKİ CAN'AVARLA 2000 KM.LİK ROADTRİP: LİKYA YOLU
Can Rüzgar, henüz bir haftalıkken kış soğuğuna ve rüzgarına aldırmadan onu pusetine atıp, Barselona kazan biz kepçe gezmeye başlamıştık. Şu an iki buçuk yaşında ve biz ailecek sayısız araba ve uçak seyahati yaptık. CAN'avarı bir angarya veya hayatımızı zehir eden bir küçük adam değil de onu güzelleştiren ve zenginleştiren minik bir aile ferdi olarak gördük.
Bu olumlu yaklaşımımıza onun tepkisi de çok olumlu oldu. Seyahatin uzunluğu, aracı, sıcaklık derecesi ne olursa olsun, küçük adam ona uyum sağlamayı bildi. Adaptasyon bir yana, çoğu seyahatte varlığını dahi hissetmedik: ağzında meme, elinde minik yastığı, seyahat başlar başlamaz uykuya daldı ve yolculuk bitene kadar gözlerini açamadı. Uçakta da aynı, arabada da... En ufak bir söylenme, ağlama sızlama, hiperaktiflik belirtisi yaşamadık. Allah dağına göre kar verirmiş. Ne kadar doğru... Bizim gibi gezenti bir çifte ancak bu kadar uyumlu bir bebek hediye edilebilir...
Devamı için tıklayınız: http://stilettoluanne.com/?p=188#more-188
Devamı için tıklayınız: http://stilettoluanne.com/?p=188#more-188
19 Temmuz 2013 Cuma
EURODISNEY PARİS MACERASI: 7 PRENSESE KARŞI BİR UYKUCU PRENS
24-27 Haziran tarihleri arasında, ablam, 6 yaşındaki kızı Yağmur, 4 yaşındaki Damla; ablamın arkadaşı Handan, onun 4 yaşındaki kızı Papatya , 6 yaşındaki kızı Eftalya ve Can Rüzgar'ımla ben Eurodisney Paris'e gittik: 7 kadına karşı bir Küçük Prens Can Rüzgar.
Yani 3 anneye karşı 5 çocuk! Macera kelimesi tesadüfi değil, bilerek ve isteyerek seçtim.
İşe havalimanındaki CIP salonunda 5 canavara briefing vererek başladık: Grup olarak hareket etmemiz gerektiğini, annelerden kati suretle ayrılmamalarını tembihledik.
Ve "ekip dayanışması" hemen meyvelerini vermeye başladı. Uçağın kapısında yere yayılıp boyama yapmaya başladılar birlikte...
Her yolculukta olduğu gibi, Cancan ağzında emziği, elinde yastığı uyku moduna geçti. Benim açımdan ne kadar büyük bir şans! Bebekliğinden beri, gerek araba, gerek uçak yolculuklarında hemen baygın düşüp, biz gittiğimiz yere varana dek gık dememiştir. Yine kaideyi bozmadı. Havaalanında binlerce kişinin bastığı halı kaplı zemine yapıştı. Titiz bir anne olmamakla beraber, yine de bu görüntü karşısında irite olmadım diyemeyeceğim.
13 Temmuz 2013 Cumartesi
AŞK KAÇ BEDEN GİYER: DOĞUMGÜNÜ CAN'AVARI
Dün CAN'avarın DEDE'sinin doğumgünüydü. Dede kelimesini boşuna büyük harfle yazmadım. Anneanne ve dedesine aşık bir çocuk Can Rüzgar, tıpkı diğer tüm çocuklar gibi...
Eee bu BÜYÜK AŞK'LA doğru orantılı olarak mükemmel bir parti düzenlemek lazım geldi.
Eee bu BÜYÜK AŞK'LA doğru orantılı olarak mükemmel bir parti düzenlemek lazım geldi.
5 Temmuz 2013 Cuma
İNDİRİM GANİMETLERİ
KIZLAR, KIRMIZI ALARM! INDITEX GRUBUNDA İNDİRİM BAŞLADI!
Evet, koskoca Haziran ayını
"uzanmışım kumsala,
güneş damlar içime,
şimdi çok uzaklarımda,
nafile telaşlarım"
şarkısını mırıldanarak geçirdik, dinlendik, bronzlaştık, güzelleştik. AMA YETER! Sizi bilmem ama ben, üç hafta sahilde malak gibi yattıktan sonra alışverişi özledim: mağazaların klimalarından yayılan aromatik kokuları, çantama eciş bücüş tıkıştırdığım Inditex fişlerini ve tabii kırmızı indirim etiketlerini...
Çok şükür, tatilden dönüşümle birlikte, mağazalar vitrinlerine yüzde 70 indirim tabelalarını yerleştirdiler; Mango şu anda ikinci indiriminde, Zara'nın indirimi başlayalı 2 gün oldu, İpekyol, Koton, Batik ve diğer mağazalar da bir haftadır % 50 indirimdeler.
Lafı uzatmıyorum ve hemen yaz sezonu İNDİRİM GANİMETLERİmi sizlerle paylaşıyorum:
4 Temmuz 2013 Perşembe
MON CHERE'İMİN METROSEKSÜEL GARDROBU: KRAVATSIZ/PAPYONSUZ ÇIKMAM ABİ
Soruyorum size: Aşk kaç beden giyer? Bizimkisi 98 cm. yani iki yaş giyiyor, ya sizinki?
Hep, kadın kadına kendi cicilerimizi konuşacak ve paylaşacak değiliz. Küçük adamlarımız da pekala metroseksüel olabilir, devir sosyal medya devrinde.
Küçük hanımların tütüleri, prenses kostümleri, betimlemeyi beceremeyeceğim nitelikte, süslü tokaları ve taçları varsa bizim de kravatlarımız, papyonumuz ve askılarımız var:)
Bugün, sabaha karşı, sizlerle, her biri 50 TL'den pahalı olmayan cheap&chic kostümleri paylaşmak istiyorum.
Ancak, fotoğraf çekimlerini yaparken, CAN'avarın kıyafet dağı altında ezilince, kıyafetleri konseptlerine göre ayrıştırıp, birkaç post halinde yayınlamaya karar verdim. Yani, bu postun devamı gelecek, takipte kalın.
Ancak, fotoğraf çekimlerini yaparken, CAN'avarın kıyafet dağı altında ezilince, kıyafetleri konseptlerine göre ayrıştırıp, birkaç post halinde yayınlamaya karar verdim. Yani, bu postun devamı gelecek, takipte kalın.
30 Haziran 2013 Pazar
SIMSICAK YAZI KUTSAYAN RENGARENK KOMBİNLER: CIVIL CIVIL BİKİNİLER
Uzanmışım kumsalda,
Güneş damlar içime,
Kapılmışım Rüzgar'a,
Savrulup gidiyorum,
Şimdi çok uzaklarımda
Nafile telaşlarım,
Hayattan çalıyorum...
Sizi bilmem ama ben, yaz sezonu açılıp da bikiniler vitrinleri süsler süslemez alışverişe koşanlardanım; çünkü benim için yaz demek, cıvıl cıvıl bikini demek.
Her yaz koleksiyonuna hayran kalmakla beraber, Zeki Triko'nun 200 TL'yi aşan fiyatları beni H&M'e yönlendiriyor.
Bu markanın genellikle 20-50 TL arasındaki bikinileri hem iştah açıcı derecede renkli, hem de taş gibi. Zeki Triko bikinilerim, bir sezonu anca çıkarıp, yaz sonunda lastikleri gevşemiş, renkleri solmuş bir şekilde bana veda ederken, H&M bikinilerim ilk günkü gibi güzelliğini koruyor.
Bu yaz yine kuralı bozmadım ve Cosmopolitan'daki Beyonce'li bikinileri görür görmez en yakın H&M mağazasını bombaladım:)
14 Haziran 2013 Cuma
NERDE O ESKİ BİRLİKTELİKLER...ZAMANE GENÇLİĞİ ÇOK FENA ÇOK...
Belki sadece evlilikte değil, her türden birliktelikte ve genelde toplumsal örgütlenişte de mutluluğun yolu, "farklı fikirlere, farklı kimliklere saygı"dan geçiyordur.Ne güzel söylemiş Can Dündar!
13 Haziran 2013 Perşembe
ERİL KUŞLARIN BABBALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN!
Yuvayı dişi kuş yapar derler ya, açık yüreklilikle söylüyorum ki bu, bizim ailemiz için geçerli değil, ben yapsam yapsam, kırk yılda bir, kabarmış çikolata parçacıklı kek yaparım o kadar. Gayet klişe bir şekilde, bizim evimizin reisi, direği, her neyse tüm karar mercii BABAMIZDIR, ben olsam olsam, Can Rüzgar'ın koridorda arkamdan seslendiği "hey sessi baby, Oppa Gangnam Mommy" olurum o kadar.
9 Haziran 2013 Pazar
YÜZDE YÜZ HUZUR DOLU 5 YILDIZLI BİR KAÇAMAK: BEGİ'YLE RICHMOND NUA WELLNESS SPA
Geçen Çarşamba günü, Nutella kadar tatlı arkadaşım Begi beni aradı.
"Tolpa pılını pırtını, 24 saatlik bir kaçamak yapalım, Sapanca'ya Richmond'a gidelim" deyiverdi, halini hatrını sormama dahi fırsat vermeden.
Ağzından bal damlıyordu, bir saniye bile düşünmeden "Tamam geliyorum"deyip telefonu kapattım.
7 Haziran 2013 Cuma
PEK KARA ANKARA'DA CANCUNVARİ BİR DÜĞÜN
"Düğün, Çek Cumhuriyeti'nde olmayacak, Katka ve Taylan, son anda Ankara'da evlenmeye karar verdiler" haberini ilk duyduğumda, ne yalan söyleyeyim, epey bir hayal kırıklığına uğradım. Çünkü düğün bahanesiyle, kocacımla üç-beş günlük bir romantik kaçamak yapıp, stilettolarımla; Prag, Budapeşte ve Viyana caddelerini arşınlayacaktım:
"Tüh tüh yıkıldı Can'avarsız kaçamak planlarım, rengarenk geçmesini planladığım düğün haftası, kös kös evde oturup, AnKARA'yı dinlerim gözlerim kapalı" diye söyleniyorum içimden.
5 Haziran 2013 Çarşamba
STİLETTOLU ANNE, BITTER DERGİSİNİN HAZİRAN SAYISINDA
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde Ankara'da bir blogger anne yaşarmış, Haziran ayında Bitter dergisinde boy göstermiş:
Stilettolu Anne" isimli blogun sahibi Güneş Sayın
Kalyoncu, 25 senedir Ankara'da yaşıyor ve iki buçuk yaşında bir erkek çocuğu
annesi.
Bloğunun adı Stilettolu Anne, yani ”yüksek
ökçeli
anne”. Dikkat çeksin ve daha evrensel olsun diye bu
ismi tercih etmiş. Kendi de evrensel bir kadın çünkü: şimdiye kadar
Lüksemburg, Kaddafi’nin Libya’sı ve İspanya olmak üzere üç farklı ülkede
yaşamış ve tam beş dil konuşuyor. Evet yanlış duymadınız tam beş adet:
Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, İngilizce ve Almanca.
Öyle büyük bir aşkla
bağlanmış ki blog yazma işine, adı “Stilettolu Anne”olan ve tamamen kendi
emeğiyle tasarladığı bloğu için “ikinci bebeğim” diyor:
“Üstelik bu sanal bebek
ağlamıyor, meme istemiyor ve mama yedirirken mızmızlanmıyor. Sadece beni
bilgisayar başına kilitleyip
geceleri uykusuz bırakıyor o kadar...Büyük oğlum odasında mışıl mışıl uyurken, ben ikinci bebeğimi büyütüyorum internet üzerinden. Gelen her eleştiri, pozitif
ya da negatif olsun, annelik yüreğimi okşuyor, tarifsiz bir mutluluk veriyor
bana.”
Faydalı bir şeyler
üretmeden yaşayamayan bu yazar adayı anne, kocasının görevi sebebiyle gittiği
ülkelerde, birçok yabancıya neredeyse her dilde ders veriyor. Ona yerine göre:
·
Sol Öğretmen (İspanyolca güneş)
·
Soleil (Fransızcada güneş)
·
Sole mio (İtalyanca güneşim,
Pavorotti’nin ünlü “O Sole Mio” eserine gönderme yapılıyor)
·
My Sun (İngilizce güneşim)
·
Crazy teacher (Çatlak Hoca) diye
çağırıyor onu enternasyonal öğrencileri.
Güneş Sayın Kalyoncu'nun büyük bir AŞKla bağlandığı blogunda paylaştığı tüm hikayeler, gerçek ve renkli hayatından izler taşıyor:
Barselona’da yeni
jenerasyon bir pusete aşık olup bebek yapmaya karar vermesi, iki hafta sonra
mucizevi bir şekilde hamile kalması, yılbaşı sürprizi oğlunu beklenenden dört
hafta önce doğal doğumla dünyaya getirip, sancı odasında maskara sürerek
karşılaması, bir aylık hamile, 20 saat uçak yolculuğunu göze alıp Karayiplere
gitmesi ve orada “tatlı bir köpek balığı”yla karşılaşması vesaire eğlenceli,
zeki ve en önemlisi, kendisinin de deyimiyle, kadının toplumdaki sosyal
statüsünü sorgulayan ve onu yüceltmek için çabalayan toz pembe annelik
masalları anlatıyor.
“Limited Edition Lohusa”,
“Made in Barcelona Bebek”, “a la carte usulü sezaryen”, “pamuk şekeri gökyüzü”,
“pul biberi depresyon”, “gangnam style bebek” ve “folik asit jenerasyonu” gibi
kendine özgü terimler bile icat etmiş bu komik blogger.
Yedi aylık koca göbeğiyle hiçbir fiestayı da kaçırmamış hani. Bakınız mavi kadife elbisesi ve vazgeçemediği stilettolarıyla nasıl poz vermiş, bir kıyafet balosunda:
3 Haziran 2013 Pazartesi
98 CM.LİK KÜÇÜK ADAM KENDİ ÇAPINDA PROTESTOYA KAŞIK TUTUYOR!
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ, ANKARA'DA KORKUNÇ İKİ, CİN GİBİ BİR CANCİNİ YAŞARMIŞ. SICAK BİR HAZİRAN GÜNÜ, SAAT DOKUZ CİVARI, AİLECEK EVDE KUZU KEBAP KEYFİ YAPARLARKEN DIŞARIDAN ARABA KORNALARI, TEZAHÜRATLAR VE DUR DURAK BİLMEYEN METAL SESLERİ YÜKSELMİŞ...
1 Haziran 2013 Cumartesi
98 CM.LİK SOLOTÜRK PİLOTU HAVACILIK BAYRAMINI KUTLUYOR!
1 Haziran 1911 tarihinde ilk Türk havacılık teşkilatı “Tayyare Komisyonu”adı ile kurulmuştur.
Havacılık alanındaki hızlı gelişmeler doğrultusunda kendini geliştiren Hava Kuvvetleri'nin ayrı bir muharip sınıf olma zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Bu kapsamda,
1 Haziran 1932’den geçerli olmak üzere hava alayları kurulmuş ve havacılar ayrı bir muharip sınıf olarak kabul edilmiştir.
31 Mayıs 2013 Cuma
ÜÇ YAŞ ÖNCESİ ANTİ-KREŞ KAMPANYASINA VE MAHALLE BASKISINA İNAT "20 AYLIK EĞİTİM ŞART FELSEFESİ"
Ben oğlumu 20. ayını bitirir bitirmez, Eylül'ün sımsıcak bir gününde, evimize oldukça yakın bir kreşe kaydettirdim. Tam zamanlı çalışan bir anne olmamama ve melek anneannemizin sürekli yardımımıza koşmasına rağmen, bir saniye bile tereddüt etmeden yuvanın tecrübeli müdiresiyle görüşmeye gittim.
27 Mayıs 2013 Pazartesi
TÖRKİŞ ANALARIN KABUSU : POSTMODERN BİR YEDİRME YA DA YEDİRMEME, İŞTE BÜTÜN MESELE HİKAYESİ
Katı olan her şey buharlaşıyor, tıpkı Karl Marx'ın Komünist Manifesto'da dediği gibi.
"Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı, insan yuvarlanır. Tramvaydaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine; sanatına. Çocuklarına tutunanlar da vardır."*
23 Mayıs 2013 Perşembe
FİGÜRAN ANNE STİLETTOLU İSTANBUL'A "TEYZELİK GÖREVİ"Nİ İCRA ETMEYE ÇAĞRILIRSA
"Teyze, anne yarısıdır" derler, bu oran üzerinde tartışılabilir,
nitekim yaptığımız görev asla anneninkinin yarısına tekabül etmez, çok daha
azdır, sevgi ve bağlılığa gelince, bunun yarıdan daha fazla olduğunu düşünüyorum
şahsen. Çünkü ben çocuk sevgisini ilk kez "teyze"olarak tattım ve her
tatlı şey gibi bu da bende bir bağımlılık yarattı.
Hiçbir zaman, sokakta gördüğü her bebeğe agu gugu
yapan, bulabildiği ilk fırsatta onları mıncıklayan genç kızlardan olmadım, taa
ki Yağmur'u ilk defa siyah-beyaz bir ultrason ekranında görünceye dek...
20 Mayıs 2013 Pazartesi
OPPA GANGNAM STYLE: FOLİK ASİT JENERASYONU TERRIBLE TWO'LAR
Fazla söze ne hacet ey Korkunç İKİ'den muzdarip Stilettolu Analar:)
Evet haklısınız bırakın kendisini adı bile korkunç bu sendromun(Terrible 2),
adeta Çığlık serisinin bir türevi gibi gelmiyor mu kulağa?
10 Mayıs 2013 Cuma
SÜPER BLOGGER ANNE KAHRAMAN SANAL PELERİNİYLE HERKESE KARŞI: KEEP CALM VE TIKLA BENİ BE GÜLÜM!
Bir gün canım çekti, son dönemde yıldızı parlayan "blogger anne"lik trendine, bir Güneş olarak ben de uyayım diye bir kara sevdaya kapıldım ve olan oldu.
Hayatım tepe taklak, ailem de dahil olmak üzere herkes yakaladığı her fırsatta ballı dişlerini bana geçirip, sürekli olarak çatlak hallerimden ve ilgisizliğimden yakınır oldu.
7 Mayıs 2013 Salı
PİLOR STENOZU İZLEYEN PUL BİBERİ DEPRESYON: BU SEFER ÇOK CİDDİYİM!
Hayat pamuk şekeri kadar pembe ve tatlıyken, bir anda tepemize kara bulutlar üşüşüp rüyamızı kabusa çeviriverir. Ve bazen pul biberi bir acıdan beslenmek zorunda kalır kadın, ilk önce utanır kimselere bir şey anlatamaz, onu deli gibi yargılayacaklarından ürker, ama sonra, tekrar güneş doğup da arkasına sakince bakabildiği zaman uzun uzun düşünme fırsatını bulur, ansızın çılgınca bir paylaşma arzusuyla yanar tutuşur.
6 Mayıs 2013 Pazartesi
ZAVALLI BİR ANONİME PAMUK ŞEKERİ KAPAK:)!!!
"Seni aşağılık yaratık, hemcinsin olarak kendimden utandım. Seni alan kocaya da, o zavallı oğluna da yazık. Allah belanı versin. Sen anca o pis İspanyol Zara'sını översin rezil varoş, Zara ne ulan görgüsüz!"
Sağlığa zararlı yeteri kadar fast-food zinciri vardı zaten, keşke İNSANLIK da bunların arasına katılmasaydı. Tüh!!!
5 Mayıs 2013 Pazar
HAİN BİR GELATO: BARSELONA'DA TRAJİKOMİK BİR PUSET KAZASI
"Stilleto Aşkına, çek git başımdan Lohusa Cin'i
Limited Edition'ım ben,
Yeni jenerasyon pusetimle ezer geçerim başını" manifestosuyla geçirdi bu Stilettolu Taze Anne, ilk yedi gününü, biliyorsunuz.
Limited Edition'ım ben,
Yeni jenerasyon pusetimle ezer geçerim başını" manifestosuyla geçirdi bu Stilettolu Taze Anne, ilk yedi gününü, biliyorsunuz.
Ama henüz "Annelik'e Giriş" dersinden
geçebilecek miyim, emin değilim.
3 Mayıs 2013 Cuma
LIMITED EDITION "LOHUSA" HAŞMETLİ PUSETİNİ İNDİRİM SEZONUNA ENTEGRE ETMEK İÇİN TER DÖKÜYOR
"Lohusa": Sendromunu bırakın adı bile korkunç bence. Gözümün önüne Van Gölü Canavarı'nın kardeşi geliyor duyunca. Yatağını da istemem, kalori bombası şerbetini de, albasması(*)nı savan kırmızı tacını da alın başınıza çalın! Neden saç baş darmadağın perişan hasta moduna sokup evde oturtmaya çalışıyorsunuz yeni cinlenmiş bir anneyi???
Oturmak demişken, "doğal doğum yap, şıp diye ayağa kalkarsın" kampanyası yapan teyzeler, mesele ayağa kalkmak değilmiş ki... Oturmakmış azizim. Nohut kadar 5 hemoroid, halk diliyle basur -ki bu da en az lohusa kelimesi kadar dehşet verici- kanape yüzü görmek ister mi lohusa!
2 Mayıs 2013 Perşembe
DOĞUM MU! AMA BEN MAKYAJSIZIM, SAÇLARIM FÖNSÜZ!
"A la carte usulü sezaryen istiyorsun öyle mi? Yani bana menüden sipariş verir gibi" dedi doktorum gözlerini kocaman açarak.
İspanya'nın en deneyimli kadın-doğum profesörlerinden biri oturuyordu karşımda. Doktorum, dedesi ve dedesinin dedesi olmak üzere üç kuşak kadın-doğumda prestijli bir kariyer yapmışlardı.
Ahh Senyor Doktor'cuğum,
senin bu kadar yadırgadığın olay, benim ülkemde, açık büfe hizmeti yahu:
"At bi sezaryen
tabağına müşteri anne, yanına garnitür olarak doğum fotoğrafçısı ekle, makyajını yap, fönünü
çektir, ameliyathanede profesyonel resimlerin çekilsin mutlu mesut...”
1 Mayıs 2013 Çarşamba
MEKSİKA FASULYESİ VE TATLI KÖPEKBALIĞI: KARAYİPLER'DE BİR HAMİLELİK MACERASI
“Seni Meksika fasulyesi seni...” dedim henüz belirgenleşmemiş göbeğimi okşayarak:
“Fasulye kadar cüssenle 20 saat süren bir yolculuk yapıp
Karayiplere, yeryüzünde bir cennete hoşgeldin!”
Bebeğimizin
varlığını öğrendikten sadece günler sonra, hamilelik öncesi yaptığımız programa
sadık kalarak Riviera Maya'daki olağanüstü tatil köyüne varmıştık. Sahil ve
bulunduğu ıssız koy, son yıllarda türeyen pozitif enerji uzmanlarının
"gözlerini kapat ve kendini huzurlu bir mekanda hayal et" cümlesinde
kastettikleri yeryüzü cennetiydi. Ancak bu kadar muhteşem bir doğa hayal
edebilirdi insan: turkuaz ve transparan deniz, bembeyaz, ayağa adeta masaj
yapan ipeksi bir kumsal, denizin cazibesine dayanamayıp ona doğru eğilmiş elastik
palmiyeler...
Etiketler:
aşermek,
babymoon,
bebek,
fasulye,
gözyaşı,
hamilelik,
iguana,
ilk trimester,
kano,
Karayipler,
la vie en rose,
Meksika,
Paulo Coelho,
Riviera Maya,
şnorkel,
tatlı köpekbalığı,
toz pembe
28 Nisan 2013 Pazar
"MADE IN BARCELONA" BEBEK VE STİLETTOLU ANNE
Seninle geleceğim, dünyanın neresine olursa olsun ve hatta Fizan'a bile...
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde Ankara'da Sol isminde üniversite öğrencisi bir genç kız yaşarmış. Bir gün, bir arkadaşı onu Pep ile tanıştırmış: Geriye doğru taradığı kumral uzun saçları, beyaz teni ve keskin hatlarıyla İtalyan erkeklerini anımsatan bu genç adama ilk görüşte aşık olmuş Sol. Yakışıklı olduğu kadar zeki, sempatik ve pek de çapkınmış. İşte tam da bu yüzden Sol, tüm Türk kızlarının çok iyi bildiği nazlanma moduna geçmiş. Her karşılaşmalarında yalnızca Sol'le ilgileniyormuş Pep, birlikte saatlerce sohbet ediyorlarmış ancak "o muhtemelen bütün kızlara böyle davranıyordur zaten" diye içinden geçirip uzaklaşıyormuş Sol.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)